31 Ocak 2014 Cuma

Talaash

Gecenin bu saatinde nerden esti demeyin arkadaşlar,

Niyetine girdiğim yazının konusu çok farklıydı aslında ama sağolsun bu akşam ağırladığımız bir ev dolusu misafirden ötürü yazıma odaklanıp bir türlü yazamadım... Şimdi ben bu açıklamayı peşinen niye yapıyorum :) çünkü bazı arkadaşlar (o kendisini biliyor) yazılarımın arasını çok açıyor olmamdan dolayı şikayetlerini dile getirdiler :) Ve ben de hali hazırda paylaşılmayı bekleyen Bollywood filmlerinden birini paylaşayım istedim.

Diyorum ve sadede geliyorum:

Bugünkü filmimizin ismi "Talaash: The Answer Lies Within."




Yönetmenliğini Reema Kagti'nin üstlendiği 2012 yapımı filmimizin başrollerinde Aamir Khan, Rani Mukherje ve Kareena Kapoor u görüyoruz.


Aamir Khan'cığımızı ilk kez böyle post bıyıklarla görüyorum zira kendisi bir polis müfettişi Surjan rolünde. Rani Mukherjee her zamanki bayansı letafetiyle Surjan'ın eşi olarak bir ev hanımı canlandırırken Kareena Kapoor ise bir hayat kadınını oynuyor filmimizde...


Polis Müfettişi Surjan ve Roshini'nin mutlu bir evlilikleri ve huzurlu bir yuvaları vardır -taa ki oğulları Karen'in bir kaza sonucu ölümüne kadar. Baba Surjan oğlunun ölümü için kendisini suçlamakta, yaşadığı acıyı bastırabilmek için de her geçen gün daha da işkolik bir adam haline gelmektedir.

25 Ocak 2014 Cumartesi

"Incendies" - "Içimdeki Yangın"


Hayırlı akşamlar sevgili arkadaşlar,
Mutlu ve huzurlu geçiyordur haftasonunuz umarım.
Sizinle paylaşmak istediğim bir filme dair yazdıklarımın, geçirdiğim ufak bir bilgisayar kazası nedeniyle kayıplara karışmış olduğundan bahsetmiştim.
Bu film benim için öyle değerli ki üşenmeden, tekrar sil baştan yazıyorum.


Bir önceki film yazısı olan “Prisoners”ten bahsederken, yönetmeni Denis Villenuve’un önceki filmleri arasında dimağımda en çok yer eden filmi “Incendies”e de değinmiştim hatırlarsanız.
Incendies’i bugüne kadar izlediğim filmler arasında farklı yapan birçok özelliği var ancak henüz izlememiş olanların dikkatini çekmek için temel hatlarına değinmek ve kendi yorumumu da ekleyerek bitirmek istiyorum.

Adı gibi izleyenlerin yüreklerine yangın gibi düşen bu film “İçimdeki Yangın” ismiyle ülkemizde gösterime girmişti. Kanada-Fransa ortak yapımı olan film 2011 yılında “En İyi Yabancı Film” dalında Oscar’a aday gösterilmişti.
Filmi anlatabilmek için filmin yapım tarihinden birkaç yıl daha öncesine gitmek gerekiyor. Lübnan asıllı Kanadalı yazar, oyuncu ve yönetmen Wajdi Mouawad’ın 2005 yılından itibaren çeşitlü ülkelerde gösterime giren tiyatro oyunu, Kanadalı yönetmen ve senarist Denis Villeneuve tarafından izlendiğinde kendisinde –kendi tabiriyle- çenesine yumruk yemiş hissi uyandırmış.
Denis Villeneuve, dört saatlik bu tiyatro oyununu Mouawad’ın kendisine tanıdığı özgürlükle hikaye üzerinde bazı değişiklikler de yaparak sinema tarihine kazandırmış oldu.
            “Ölüm asla bir hikayenin sonu olmaz. 
Daima bir iz bulunur.”
Hikaye, Jeanne ve Simon isimli ikizlerin henüz ölen Arap asıllı annelerinin bıraktığı gizemli vasiyetin kendilerine  noter huzurunda okunmasıyla başlar.
Nawal Marwan vasiyetinde belirttiği bazı sıradışı isteklerin çocukları tarafından yerine getirilmesini ister. Bunlardan biri, çıplak ve yüzü toprağa, sırtı ise dünyaya dönük olarak gömülmek istemesidir. Ayrıca başına mezar taşı konulmayacak ve ismi hiçbir yere yazılmayacaktır. Nedenini şöyle açıklar:
            “ Çünkü sözünü tutmayan insanların bir mezar taşı yazısına hakkı yoktur.”
Anne Newal Marwan vasiyetinde kızı Jeanne’den babalarını, oğlu Simon’dan ise ağabeylerini bulmalarını ve onlara verilmek üzere bırakılmış zarfları teslim etmelerini belirtir. Eğer ikizler bu görevlerini başarıyla yerine getirebilirlerse şayet, kendilerine verilmek üzere yazılmış üçüncü bir mektup onlara noter tarafından teslim edilecektir. Ve işte ancak o zaman annelerinin verdiği söz tutulmuş ve suskunluk bozulmuş olacak; ancak o zaman Nawal Marwan’ın ismi kendi mezar taşına yazılabilecektir…

BLOG DESIGN-Değmesin Yağlı Boya